21 Aralık 2007 Cuma

hayırlı huzurlu mutlu feyizli bereketli bayramlar..

MEHMET AKİF'İN DİZELERİYLE HAYIRLI BAYRAMLAR...
vesselam
 
BAYRAM

 

Âfâk bütün hande, cihan başka cihandır;

Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!

 

Bayramda güler çehre-i mâ'sûm-i sabâvet,

Ümmîd çocuk sûret-i sâfında ıyandır

 

Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda;

Her dîdede bir rûh demâdem cevelândır.

 

Âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd

Feyzindeki te'sîr ile âsûde revandır.

 

Ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin,

Nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır.

 

Heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîbin

Dünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.

 

Subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu?

Bak çehre-i gabrâya: Nasıl şen, ne civandır!

 

Her sînede bir kalb-i meserret darabanda,

Her kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır.

 

Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır,

Gûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır.

 

Eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni,

Yâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır!

 

Bayramda gelir yâ da ne hoş hâtıralar ki:

Bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır,

 

Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi:

Mâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi.

 

 

Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi;

İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti.

 

Dedim ki: "Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda

Durup o âlemi seyreylesem de meydanda,

 

Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur.

Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. "

 

Bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık ben

Durur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden.

 

Gelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâ

Hayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ,

 

Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan

Tutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan,

 

Asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar,

Büyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var!

 

Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,

İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar,

 

Biraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün,

Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için

 

Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var?

"Caponya'dan gelen insan suratlı bir canavar!"

 

Geçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin.

Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasın girsin."

 

Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân,

"Alın gözüm buna derler..." sadâsı her yandan.

 

Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:

Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele.

 

Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi

İnince binmede artık onun da hemşerisi:

 

"Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıram

Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam."

 

- Muhallebim ne de kaymak!

                                            - Şifalıdır macun!

- Simit mi istedin ağa?

                                - Yokmuş onluğun, dursun.

 

O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller,

Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller!

 

Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar,

Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar;

 

Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan

Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan

 

Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...

Ferâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler.

 

Koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran.

Davullu zurnalı "dans" eyliyen, coşup bağıran,

 

Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe,

Çocukların tarafındaydı en çok eğlence,

 

Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle;

Birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle

 

Gelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât...

Bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât!

 

Onar parayla biraz sallandırdılar... Derken,

Dururdu "Yandı!" sadâsıyle türküler birden,

 

- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de,

- Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de.

 

                                      "Deniz dalgasız olmaz

                                      Gönül sevdasız olmaz

                                      Yâri güzel olanın

                                      Başı belâsız olmaz!

                                      Haydindi mini mini maşallah

                                      Kavuşuruz inşallah..."

 

Fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı,

Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı,

 

Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.

Gelen geçen "Bu niçin ağlıyor?" deyip soruyor.

 

- Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acı

Çocuk değil mi? 'Salıncak' diyor...

                                                  - Salıncakçı!

 

Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say...

Yetim sevindirenin ömrü çok olur...

                                                       - Hay hay!

 

Hemen o kız da salıncakçının mürüvvetine

Katıldı ağlamıyan kızların şetâretine.



--
HAK GELDİ BATIL ZAİL OLDU

Hiç yorum yok: