22 Kasım 2007 Perşembe

ABANT PLATFORMU, ILIMLI İSLAM YADA 3. BİNDE TÜRK MİLLETİNİ HRİSTİYANLAŞTIRMA!

“Tarih rastgele gelişmez,gözünden hiçbir şey kaçmayan Dünya üstatlarının yapıtıdır tarih.Doğal olarak Dünya üstatları giz aracılığıyla korurlar kendilerini.” Umberto Eco (Foucault Sarkacı)

Öncelikle ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerin yoğun bir gündem oluşturması toplumumuzda yeni sorgulamaları da beraberinde getirmiştir.Geçtiğimiz hafta 16 – 17 Kasım 2007’de İzmit’te Abant Platformu’nda “yeni sivil anayasa” konusu tartışıldı.Tabi biz burada anayasayı değil de Abant Platformu’nu yakın mercekten inceleme gereğini düşündük.Zira şu anda gündemde olan Sınır ötesi operasyon,Irak ve Ortadoğu sorununun da aynı temellere dayandığını düşünüyorum.
Abant Platformu deyince hep o plan aklımıza geliyor,İlki zannedersem 1998’de Dinler arası Diyalog adı ile gerçekleştirilen bu platformlar devam ede gelmiştir. Peki bu çalışmaların amacı ne? Tabi bu konu ile ilgili çok şey ifade edilebilir.Ancak biz kısa ve önemli hususları sadece bir hatırlayalım istedik.
Öncelikle Dinler arası Diyalog düşüncesinin Büyük Ortadoğu (İsrail) Projesi’nin Ilımlı İslam ayağı ile ilgili olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yoktur. Bu kavramı biz daha 2004 yılında ilk defa duymaya başlarken Eski ABD Milli Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinsky 1989’da yazdığı “Büyük Satranç tahtası: Amerika’nın Üstünlüğü ve Jeo Stratejik Çıkarları” kitabında 2000’li yılların planları yapılmıştır.Amerika’da Yale Üniversitesi’nde strateji üreten Z.Brzezinsky, S. Huntington
, B. Lewis, F.Fukıyama gibi meşhur Yahudiler 21.yy’ın yükselen değeri olan İslam’ın egemenliğini zayıflatmak için fikirler üretiyorlar.Büyük Ortadoğu Projesi (BOP); ABD'nin batıda Fas, doğuda Moğolistan, kuzeyde Çeçenistan, güneyde Yemen'i içine alan Osmanlı hinterlandını kapsayan geniş bir "islam coğrafyası" tasarısıdır, BOP'un üç boyutu vardır: Birincisi ekonomik olanıdır ki, G-7 ülkeleri içinde tartışılıyor. İkincisi siyasi boyutudur ki,ABD ve AB ülkeleri arasında tartışılıyor. Üçüncüsü ise askeri olanıdır ve bu da NATO Konseyi'nde ve komuta merkezinde tartışılmaktadır.
İşte Dinlerarası diyalog; 24 Aralık 1999''da "Birinci bin yılda Avrupa Hristiyanlaştırıldı, İkinci bin yılda Amerika ve Afrika hristiyanlaştırıldı, Üçüncü bin yılda ise Asya''yı hristiyanlaştıralım" diye mesaj veren Papa Jean Paul’un “3.binde Türk milletini Hristiyanlaştırma” projesidir.
Diyalog sözlüklerde “birbiriyle konuşarak ortak paydaları bulmak ve farklı noktaları gündeme getirmeme şartıyla yapılan insani bir danışma yöntemi” şeklinde tanımlanır.Peki dinlerarası diyalogda ortak paydalarda mı birleşme var yoksa hep taviz verilen İslam mı? Hem zaten Kur'an'a göre, "Allah katında din, İslam'dır." ve tamamlanmış bir din olan İslam''ın diğer dinlerle kendisini eşit sayması mümkün değildir. Çünkü, İslam, bu dinlerin üzerine gelmiştir! Dinlerarası diyalog fikrini savunan Watt'a göre diyalogun bir raconu da "Benim dinim son dindir" inancından vazgeçmektir. "Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından herhangi bir değerlendirmeye gitme, objektif anlamda geçerli olmadığı için gerçek diyalog anlayışı, bu çeşit karşılaştırmalardan vazgeçmeyi icab ettirir.Söz gelişi bir insan "benim dinim son dindir" derse bu olmaz; çünkü buradaki "son" kelimesi diğer dinlerden üstün olma veya diğer dinleri geçersiz kılma anlamlarına gelir.O zaman başka dinlere mensup olanlar ile gerçek bir diyalog kurulacaksa, bu son savunma kalesini “bizim dinimiz diğerlerinkinden daha üstündür.” inancını terk etmemiz gerekir.
Yahudilik ve Hristiyanlık bozulmuş ki bu dinleri tamamlayıcı olarak İslamiyet nüzul olmuştur.Sen neyi ortak paydada birleştiriyorsun?Yahudiler, Uzeyir’in oğlundan bahsediyor,Hristiyanlar, baba – oğul – kutsal ruhtan bahsediyorlar.Daha imanın ilk şartı olan Allah’ın varlığında bile ortak bir paydada buluşamıyorsan neyin diyaloğu bu?Tartışmanın bu boyutu imani meselelerle ilgili olduğundan değerli İlahiyatçı ve alimlerimizin izahını gerektirir.
Biz olayın siyasi boyutuna bakalım.Dünya’nın dört bir tarafında akan Müslüman kanı! Bir Yahudi veya Hristiyan zarar gördüğünde taş üstünde taş bırakma! 11 Eylül’den sonra ABD’nin yaptığı gibi, İsrail’in bir Yahudi’yi kurtarmak için Lübnan’ı haritadan silmeye çalışması gibi…Bunun adı diyalog olsun! Hoş 11 Eylül olayının da ABD’nin Evangelik şahinlerinin bir komplosu olduğu da bugün artık ortaya çıkmıştır.
Bu inancın siyasi perde arkasında büyük bir tehlike yatmaktadır ki o da İsa – Mesih – Mehdi beklentisidir.İnanmış Protestanlar (Yahudi Evangelikler), bir taraftan Armageddon savaşının çıkması için uğraşıyorlar. Bu savaş nasıl çıkar? Mutlaka İsrail’in Araplara hücum etmesi veya Müslümanlar’ın İsrail’e hücum etmesi lazım. Armageddon Savaşı Kudüs yakınlarındaki Magedon Tepesi etrafında gerçekleşecek. Armegeddon Savaşı Müslüman ordusunun İsrailoğulları’na saldırmasıyla çıkacak. Protestan Evangelizmi, Armegeddon Savaşı’nda İsrail’in desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Çünkü Hz. İsa da “İsrail Arslanı” olarak dünyaya gelmiştir. Yahudiler, Müslümanlar’a karşı Armageddon Savaşı’nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecek. İsa’nın dönmesi için savaşın çıkması ve kazanılması şarttır. Bu savaşı önce Hz. İsa olmadan Yahudiler’in kazanması lazım. Onun için İsrail ile sıkı bir işbirliği gerekir.Bütün bunlar da “ Tanrı’yı kıyamete zorlama” senaryosunun uçuk ve dini inanca dayalı bir adımıdır.Zira huzurun, saadetin olduğu yere kurtarıcı Mesih (Hz.İsa – Mehdi) göndermeye gerek yoktur, o zaman kaos ve kargaşa, savaş çıkarmak lazım ki kurtarıcı gelsin.İşte Ortadoğu’daki bu kan ve gözyaşının sebebi budur.Peki kurtarıcı Mesih gelince ne olacak? Tanrı Yahova’nın “Mısır(Nil) Irmağı’ndan büyük ırmağa,Fırat Nehri’ne kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim.” (Tekvin,15/18) ilahi buyruğu gerçekleşecek.Dikkat buyurun! Fırat toprakları Doğu Anadolu’dan doğar efendiler! Şunu da söyleyeyim benim gibi düşünenler diyalogculara göre komplo teorisyeni oluyor,savaş çığlıkları atıyor; onlar ise barışsever oluyor.Keşke düşündüklerimiz sadece bir komplo olsa da sonuçta vatanımız kazansa!
Zira Efendimiz (SAV)’in kıyameti işaret buyuran hadisi şerifi çok manidardır: “Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım,ümmetimin arasına kılıç bir kere girdi mi artık kıyamet gününe kadar kaldırılmaz.Ümmetimden bir kısım kabileler müşriklere iltihak etmedikçe,ümmetimden bir kısım kabileler putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz.” (Müslim,imaret170)
Yine son günlerin güncel kitabı “Görülmeyen El” de Yahudiler ile ilgili ilginç tespitleri de birleştirdiğimizde insanlığın (insanlık diyorum zira Yahudi inancına göre Yahudiler dışındaki bütün Müslümanlar ve Hristiyanlar üstün ırk olan Yahudiler’e hizmet için yaratılmıştır.) ne büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğu zannedersem daha iyi anlaşılır.
“Savaşlar, Yahudilerin hasat zamanıdır.”
“En zengin elli Yahudi’yi yakalayın, bir daha savaş olmaz.”
“Birinci Dünya Savaşı, Görülmeyen El’i oluşturan üç yüz Yahudi’ye 100 milyar dolar kazandırdı. Neden bunu bir daha tekrarlamasınlar?”
“Yahudiler, 1914-1918 arasında neler olacağını 1886’da biliyordu.”
Böyle sapkın bir ideolojiden her şey beklenebilir…
Bugün Müslümanlar ve insanlık dünyanın dört bir tarafında zulüm görüyorsa unutmayalım ki bu zalimin gücünden değil, Müslümanlar’ın “Ümmet” olamamasından – zayıflığından – acizliğinden kaynaklanmaktadır. “Dinler arası diyalog ve hoşgörü” söylemleri ile Müslümanlar dışındaki herkesi hoşgörü ile karşılayanların Müslümanlar’a karşı bu tavrı nedir?Radikal İslamcı ,Siyasal İslamcı,şucu,bucu !...Bu ayrım nedir?Hani Allah (cc): “Müslümanlar, küffara karşı çok çetin,kendi aralarında gayet merhametlidirler...” (Fetih,29) buyuruyordu.
Aklımızı başımıza alalım.Emperyalistlerin oyununa gelmeyelim.Bugün Bosna, Filistin ,Irak; yarın Suriye, İran,Türkiye !.. Bu konuda biz Türkiye Müslümanlarına çok büyük vazifeler düşüyor. Osmanlı varisi olarak önce ülkemizde Müslümanlar arasında birliği sağlayalım,Resulullah’ın belirttiği gibi: “...birbirine kenetlenmiş tuğlanın harcı gibi sımsıkı kenetlenelim...” Osmanlı Misyonu ile İslam dünyasına ve insanlığa kucak açalım ki “İslam Ümmeti” nin gücünü gören zalimler zulmünden geri dursunlar. Merhum Akif’in dediği gibi:
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı ,Asrın idrakine öğretmeliyiz İslamı”
“Ati İslam’ın, gelecek muttakilerindir.”

Enes İlhan POST / www.haberdem.com

Hiç yorum yok: