İnsan, yaradılışı gereği birlikte yaşamak zorunda olan bir canlıdır. İnsanlar, birlikte hareket ederlerse bireysel güçlerinden daha fazla güce sahip olurlar. “Birlikten kuvvet doğar” atasözü ile “birlikte rahmet ve ayrılıkta azap vardır” hadisi bu gerçeği ifade eder. Nifak, dost görünerek düşmanlık yapmak, münafıklık, müfsitlik, insanların arasını bozmak, bozgunculuk yapmak, ayrıştırmak anlamlarına gelen bir kavramdır. Nifak, birlik ve dayanışma durumlarını ortadan kaldıran, kin ve nefreti yayan bir anlayış ve eylemdir. Nifakın yaygın olduğu bir toplum ve ülkede sevgi ve dayanışma bilinci zaafa uğrar. Kin ve nefret yaygınlaşır. Çatışma ve sürtüşme artar. Geçmişte yıkılıp tarihin sayfalarındaki yerlerini alan toplumların çöküşüne kin ve nifak ortam hazırlamıştır. İttifak, ortak bir nokta ve gayede anlaşma, fikir birliği ve birlikte hareket etme, birlik, uyuşma, bağdaşma ve ortak bir paydada birlikte hareket etme durumunu ifade eder. Kalıcı ittifak, inançta, düşüncede, söylem ve eylemde sağlanan ittifaktır. İnsanlar arasında ittifak edilecek nokta ve paydaların artması yardımlaşma ve dayanışmayı artırır. Millet, bir bakıma ortak dünya görüşü, değer ölçüleri ve ilkelerin etrafında kenetlenerek ittifak eden bir toplumu ifade eder. Milletlerin ortak paydaları arttıkça milli birlik ve bütünlük güçlenir. Milli değerlerin erozyona uğratılması ve aşındırılması milli birlik ve bütünlüğü zedeler. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılacak Genel Seçimler öncesinde benzer görüş ve düşünceye sahip partiler arasında seçim ittifaklarının yapılması olumlu bir gelişmedir. Korku ve haksızlığa dayanan ittifaklar kin ve nefrete yol açar. Hak ve adalete dayanan ittifaklar sevgi ve dayanışmaya ortam hazırlar. Korkma ve korkutmaya dayanan ittifak Korkma ve korkutmaya dayanan ittifak kin ve nifaka yol açar. Kuvveti, haklı olmanın nedeni sayan “Kuvvet Merkezli Çatışmacı” dünya görüşüne sahip olanlar, zorla veya hile ile elde ettikleri imtiyazlı konumlarını korumak için bazı insanları etrafında toplamak amacıyla onları korkuturlar. Toplumu belli katmanlara bölerler. Kendilerinden yana olanları korkutarak idare ederler. İnsanları baskı ve zulümle yönettikleri için hep korku ile yaşarlar. Korku onların hayatlarının bir parçasıdır. Korkusuz yaşayamazlar. Sürekli sanal düşmanlar üretirler. Zalimlerin saltanatı korku ve nefrete dayanır. Onların ittifakları korkuya dayanır. Kin ve nefretle yaşatılır. Sömürgecilik korku ve nefrete dayanır XV. Yüzyıldan beri İslam coğrafyası korku ve nefret düzenekleri ile sömürgeleştirildi. XX. Yüzyılın son çeyreğinden beri finans kapitalistler, İslam âlemini baştanbaşa sömürgeleştirmek için Post-Modern Sömürgecilik politikaları geliştirdiler ve uyguladılar. Organize ettikleri turuncu (sivil toplum kuruluşlarını kullanarak) veya siyah (milletin askeri gücünü millete karşı kullanarak) darbeler ile kitleler arasında kin ve nefret tohumlarını ektiler. Toplumlarımızı sağcı-solcu, ilerici-gerici, laik-anti laik diye katmanlara ayırdılar. Yapay çatışmaları teşvik ettiler. Bilgi ve vizyondan mahrum çatışmaları maharetle sevk ve idare eden liderler ürettiler. Onlar, kitleler arasında kin ve nifak tohumları saçarak sömürü mekanizmasını maharetle gizlediler. Kitlelerden oyla aldıkları destekle sömürgecilere hizmet ettiler. Korkuya dayalı sömürü oyunlarının tarihi ta firavunlara ve nemrutlara dayanır. Çatıştırarak yönetme ve sömürme politikaları özü itibariyle aynı olsa da uygulanış tarzı değiştirilmiş ve geliştirilmiştir. Çağımızda milletin kaynaklarıyla beslenen medya bu yapay horuz dövüşünü adeta heyecanlı bir sirk gösterisine dönüştürmektedir. Korku ve haksızlığa dayanan ittifaklar, toplumun katmanları arasında kin ve nefreti yaygınlaştırır. Çatışma ve sürtüşmeye ortam hazırlar. Bu çatışmada kazanan sömürgeci mihraklardır. Kaybeden ise halktır. Coğrafyamızda ve ülkemizde son yıllarda körüklenen yapay düşmanlıklar, emperyalizmin coğrafyamızı sömürme ve yoksullaştırma sürecini hızlandırmadı mı? Devletimiz ve milletimiz borçlandırılmadı mı? Halkımız yoksullaştırılmadı mı? İnsanlarımız işsiz bırakılmadı mı? İktidar Post-Modern sömürgecilik politikaları uygularken ana muhalefet gerçekleri gizlemek için korku ve nefreti körükleyen saldırgan politikaları beceri ile uygulamadı mı? CHP-AKP arasındaki kutuplaşma yapaydır. Irkçı-tekelci ve sömürgeci mihrakların sömürüsüne ortam hazırlamaktadır. Bu gerginlikler, talana yol açacak yalanlara dayanmaktadır. Tehlikede olan cumhuriyet ve laiklik değil, Devletimizdir. Tehdit altında olan milli birlik ve bütünlüğümüzdür. Düşman içeride değildir. Sömürgeci mihraklar ve işbirlikçileri coğrafyamızı işgal etmeyi planlamaktadır. Devletimizin sahibi olan millet, bürokratik cumhuriyeti, insan hak ve özgürlüklerini esas alan demokratik cumhuriyete dönüştürmek istemektedir. Bu coğrafyada farklı din, dil ve mezhebe sahip olan birçok toplumu bir arada barış içinde yüzyıllar boyunca yaşamasına ortam hazırlayan bir millet, baskı ve dayatmaya dayanan ve dinsizliği özendiren “negatif laikliği”, düşünce, inanç ve ibadet özgürlüğünü esas alan ve dindarlığı özendiren “pozitif laikliğe” dönüştürmek istiyor. “Farklılıkta birliği” asırlarca uygulayan ve beşeriyete öğreten bir milletin kin ve nefreti körükleyen “nihilist” bir laikliğe ihtiyacı yoktur. Ateist mihraklar, ülkemizde bütün dini ve manevi gerçekleri ret eden “nihilist bir laikliği” empoze etmeye çalışmaktır. Dünyada “nihilist laiklik” iflas etmiştir. Birçok toplumu çürüme ve yozlaşmaya iterek yıkılma ile karşı karşıya bırakmıştır. AKP dindarların oyu ile iktidara getirilen bir partidir. Coğrafyamızı ve ülkemizi küresel sömürü sermayesine peşkeş çeken politikaları uygulamıştır. Devletimizi ve halkımızı borçlandırmış, kaynaklarımızı yabancılaştırmış, kitleleri işsiz bırakarak ve dünyanın en yüksek reel faiz politikasını uygulayarak yoksullaştırmıştır. Saldırgan ve çözüm üretmeyen CHP’nin desteğiyle ayakta durmaktadır. Son günlerde tezgâhlanan oyunlarla tekrar iktidara taşınmaya çalışılmaktadır. Bir timsahın alt ve üst çenesi mesabesinde olan bu iki parti de emperyalizmin emellerine hizmet etmiyorlar mı? Çünkü politikaları korku ve haksızlığa dayanmaktadır. Gün hak ve adalette ittifak etme günüdür. “Hak ve adalette” ittifak sevgi ve barışı artıracaktır. Biz, bu coğrafyada “Hak ve adalete” dayanan ittifaklar oluşturarak sevgi ve şefkat medeniyeti kurduk. Farklılıkta birlik sağladık. Coğrafyamıza barış ve huzur getirdik. “Hak ve adalete” inananlar, sevgi ve dayanışmaya ortam hazırlayacak ittifaklarını geciktiremezler, geciktirmemelidir. Böyle bir sorumluluğu hidayet ve feraset sahibi olan hiç kimse üstlenemez. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder