22 Kasım 2007 Perşembe

YAHUDİ GÖZÜYLE TÜRKİYE

YAHUDİ GÖZÜYLE TÜRKİYE


Milli Gazete Yazarı Osman Toprak bugünkü köşesinde Yahudilerin Türkiye'ye bakışını irdeledi. İşte o yazı...

YAHUDİ GÖZÜYLE TÜRKİYE

“Canlı bir vücudu parçalamak konusunda ısrar etmek üzücü bir görevdir. Özellikle ölüme mahkûm olan bu insanı tanıyan yazar için üzücü bir durumdur. Eğer insanları iyi ya da kötü olmak üzere iki gruba ayırmak gerekirse, Türkler kesinlikle ilk gruba girer. Türkler genellikle dürüst, alçakgönüllü, konuksever ve cömert insanlardır. Her şeye karşın, eski askerî zaferleri de ortadadır. Türkler, yetenekli ve başarılı devlet adamları yetiştirmişlerdir. -Kuşkusuz artık o dönemler mevcut değil.- Onları bir kez tanıdıktan sonra sevmemek olası değildir. Eğer siyaset sempati üzerine oluşturulabilseydi, hiç kimse bu sevimli insanlar tarafından kurulmuş ve sürekliliği sağlanmış olan bir imparatorluğu yıkmak düşüncesine katlanamazdı. Ne yazık ki siyaset başka etkenleri temel almıştır.”
Bu uzun paragrafı Vladimir Jabotinsky’nin “Türkiye ve Savaş” (Turkey And The War) adlı kitabından aldım. Kitabın asıl nüshası İsrail’de Jabotinsky Enstitüsünde muhafaza ediliyor. Türkçe’ye ilk kez tercüme edilen kitabı İngilizce orijinal metni ile birlikte Gerekli Kitap basmış.
Dünya siyasetindeki yerimizi anlamak için kendi bakışımız yeterli gelmez. İçimizdeki kısır kavgaları bir yana bırakmadan Brüksel’de, Paris’te, Tel-Aviv’de, Londra’da ve Washington’da alınan kararları, kullanılan dili kavrayamayız. Günden güne değişen haritalarda, yeniden çizilen sınırlarda, sınırlara yapılan tecavüzlerde hangi yeni hesapların döndüğünü, bu hesapların niçin “üzerimize” yapıldığını bilmek zorundayız. Bu hesaplar ve plânlar Birinci Cihan Harbi’ne dayanmaktadır. Zira Osmanlı devletini ortadan kaldırıp topraklarımızı işgal eden güçler, o günlerde varamadıkları bir büyük hedefe bugünlerde ulaşmak için yeniden olağanüstü bir gayret göstermektedir.
Şüphesiz bugünkü emperyalizm hesaplarının arkasında İngiliz-Amerikan ve İsrail çıkarları vardır. Onların hesapları ve çıkarları sadece maddî varlık ve yeraltı zenginlikleri üzerine değildir. İslâm dünyası ve bütün Müslüman devletler bu yeni emperyalist güçlerin hedefindedir. Bugünkü İsrail’in saldırgan politikalarını, ince hesaplarını anlatmak için Şeyh Ahmet Yasin’i füzelerle şehit eden Ariel Şaron’un çizgisi örnek verilir. Şaron çizgisinin fikir babası olarak da İsrail’in kurucularından çok önemli bir isim, Vladimir Jabotinsky gösterilir.
Jabotinsky kimdir?
Jabotinsky, 1880 yılında doğmuş bir Rus Yahudi'siydi. Yüzyılın başlarında, o sıralarda yeni kurulan Siyonist hareketin aktif bir elemanı olarak ün kazandı. Siyonizm, ulusal bir devletleri olmayan Yahudilere Filistin'de bir vatan kurma projesiydi. 1910'lu yıllar boyunca Avrupa'yı dolaşarak Yahudi cemaatlerini Siyonizm'e kazandırmaya çalıştı. Ancak Filistin'in Osmanlı egemenliğinde oluşu, Siyonist rüyayı çıkmaza sokuyordu. Biirinci Dünya Savaşı, bu çıkmazın aşılması için bir fırsat oluşturdu. Osmanlı İmparatorluğu 1915 yılında Almanya yanında savaşa girdiğinde, Siyonizm kendisini karşı tarafta konumlandırdı. Osmanlı'nın savaşa girdiğini öğrendiğinde Fransa'nın Bordeaux kentinde bulunan Jabotinsky, sonraları şöyle yazacaktı:
"Bordeaux'daki o sabaha dek, sadece bir gözlemciydim... Türkiye'nin hareketi, beni tek bir günde İtilaf devletlerinin fanatik bir savunucusuna dönüştürdü." Bu "vizyon" içindeki Jabotinksky, İngiliz hükümetini Osmanlı'ya karşı savaşmak için "Yahudi lejyonları" kurmaya ikna etti. İngiliz ordusu bünyesinde oluşturulan üç Yahudi birliği, Filistin cephesinde Osmanlı ordularına karşı savaştı. General Allenby'nin Kudüs'e giren birlikleri arasında, Jabotinsky'nin Siyonistleri de vardı. Bu bilgiler bize Jabotinsky’nin hareketini ve hareketin çalışma sahasını da bildiriyor. Yahudi devleti ancak Osmanlı devleti ortadan kalktıktan sonra kurulabilmiş üstelik bu devlet işgal edilen Osmanlı topraklarında kurulmuştur.
Yazarın Osmanlı’ya bakışı
Jabotinsky kitabında Osmanlı’nın adım adım yok edilişini bütün dehşeti bütün açıklığı ile anlatmaktadır. Cihan Harbi kendiliğinden gelişen bir hadise veya sadece cinayet üzerine çıkarılan bir savaş değildi. İtilaf devletleri yıllardır yaptıkları hesapların, kurdukları plânların artık uygulamaya geçme vaktinin geldiğini anlamışlardı. Balkan isyanları ve Balkan savaşları, Trablusgarp’ın işgali Arap toplumlarında filizlenen “milliyetçilik” akımları “hasta adamın” ölümü için tarihî bir fırsatı emperyalizmin önüne sunmuştu. Çünkü Osmanlı’nın sahibi olduğu topraklar, emperyalizmin önündeki en iştah kabartıcı topraklardı.
“Peki malın eski sahibinin ölmesi için mirasçıların kendi aralarında savaşması bir koşul mudur? sorusu İtilaf devletlerinin Osmanlı’yı öldürmek için niçin savaşa katlandıklarını sorar. Aslında Jabotinsky savaşsız ve kavgasız olarak bu mirasın paylaşılmasından, canlı vücut üzerinde paylaşım yapılmasından yanadır.
“Canlı bir vücut” Osmanlı devletidir. Ve bu devlet, Avrupalının tabiri ile “hasta adam”, ancak Cihan Harbi çıkarılmak sureti ile parçalanabilmiştir. Yahudilerin, Yunanlıların, Ermenilerin, Rumların, İngilizlerin, İtalyanların, Fransızların emellerinin, isteklerinin, saldırılarının bu topraklara yoğunlaştığı günlerden henüz çok da uzaklaşmış değiliz. Onların emellerinin bittiğini, iştahlarının kesildiğini, hesaplarının kapandığını söylemek için zamanın erken olduğunu bilmek zorundayız. Amerika’dan sonra bütün bu emel sahipleri kendilerini gizlemiş olsa da büyük plânların, büyük hesapların bizim coğrafyamız üzerine kurulu olduğunu göremeyecek kadar da kör olamayız.
“Türk egemenliğindeki Türkiye, batıl inançlı, kısır ve geri kalmaya mahkûmdur. Osmanlı imparatorluğu denilen bu tarihî yapının yıkılması Türkler için de Türk olmayanlar için de bir nimet olcaktır.” Dün bu fikri bütün Avrupa’nın ortaklaşa kabul ettiğini ve ve bunun gereğini yaptığını bilmek bir yana bugün de devletimiz, topraklarımız ve bölgemiz üzerinde hangi güçlerin hesaplarının olduğunu da bilmeli ve görmeliyiz.
İlk basımı 1917 yılında yapılır Türkiye ve Savaş’ın. Cihan Harbi bütün şiddeti ile devam etmekte, Osmanlı, vatanı için son gücünü ortaya koymaktadır. İlk başlarda cephelerden gelen “zafer” haberleri zaman geçtikçe büyük felaketlere dönüşmektedir. Daha 1916 Haziran’ında; “Hâlihazırda süren savaş, hiç kuşku yoktur ki, büyük ölçüde Küçük Asya’yı yönetmek savaşıdır.” cümlesini kurar Jabotinsky. Küçük Asya, Osmanlı’nın sahibi olduğu topraklar yani Türkiye’dir. Türkiye’den Cihan Harbi esnasında kopardıkları topraklarda hâlâ “savaşın” bitmemiş olması bu harbin de devam ettiğinin işaretidir. Nitekim “yönetmek” ve bölgede “güç” haline gelmek isteği o günden beri her yeni savaşın ve bölgedeki çatışmaların temelini oluşturur.
Avrupa, Birinci Cihan Harbi ile başlattığı Osmanlı mirasını paylaşma savaşını henüz tamamlamamış olacak ki, bugün de bütün hesapların bütün plânların önce topraklarımız sonra da bölgemiz üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Jabotinsky’nin bir hayali gerçek olmuş, Osmanlı devleti yıkılmıştır ama onların nihai hedefi ve nihai hayali daima onlar için hayal olmaya devam edecektir.



Osman Toprak / Milli Gazete / www.milligazete.com.tr

Hiç yorum yok: