22 Kasım 2007 Perşembe

ZAFERE 5 KALA AHMEDİNEJAT..

ZAFERE 5 KALA AHMEDİNEJAT..


Le Monde diplomatique'in ilk sahifesinin başlığı şöyle (Octobre-Ekim 2007): Ultra'lar İran'a karşı savaş hazırlıyorlar

ZAFERE 5 KALA AHMEDİNEJAT SÜRPRİZİ
Le Monde diplomatique'in ilk sahifesinin başlığı şöyle (Octobre-Ekim 2007): “Ultra'lar İran'a karşı savaş hazırlıyorlar. Hangi “ultra”lar? Washington, Tel-Aviv ve (Sarkozy'den beri)de Paris. Tel-Aviv, Dimona'daki reaktörünün üzerinde tartışılmasını bile haddini bilmez ve azgın bir antisemitizm belirtisi sayarak, İkinci Dünya Savaşı'nda Hiroşima'ya yapılan “iyiliği” Tahran için tasarlarken, tabiatiyle Hiroşima'da olmayan atom silâhının Tahran'ın elinde olabileceğini hesaba katarak gazaba geliyor ve sabırsızlanıyor: Armagedon Zaferi'ne ramak kalmış iken, şimdi bu Ahmedinijad nereden çıktı? Bush devri sona ermeden icabına bakılmalıdır ki, diğer İslâm ülkeleri de ebediyen susturulsun ve köleleştirilsin!
İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Berlin'i karargâh edinen İblis, şimdi Tel-Aviv'i karargâh edinmiş. Roma ve Tokyo'nun yerini de Washington ve Paris almış. Cadı kazanında birşeyler kaynatılıyor. Belki bir Pearl Harbor baskını tasarlanıyor ki uygarlık ve insanlık havarisi Bush, Chavez'in dediği gibi, “Tanrı” diye nitelediği İblis'in omuzunda salya-sümük bir mikdar timsah gözyaşı döktükten sonra, “Tahran Babili”ne saldırsın, Tel-Aviv de “dostlar şehit, biz gazi!” diyerek parsayı toplasın!
Sarkozy'nin Hâmân'ı da Yahudi bir aileden! O da Sarkozy ve Bush gibi, insan değil, hâzâ melâike cinsinden: “Sınırsız=Sınır tanımaz sağunlar=tabibler” hareketi'ni kurmuş ve açlık ve yoksulluğa karşı savaşım verdiğini iddia ediyor! Gerçekten de “herkesi kör, âlemi sersem sanmakta” hiçbir sınır tanımıyor. Bernard Kouchner adlı Paris Hãmân'ı; ABD'nin Bağdad'a “müdahalesini” destekledikten sonra, Amerika'nın Bağdad'daki siyasetini sertçe eleştirmiş ki, yüzündeki melek maskesi düşmesin ve şimdi de İran'ı Irak'a benzetmesi için Bush'u tahrik edebilsin! İnsanın içini bulandıran bir riyakârlıkla “en kötü çözüm Savaşdır, ben kırk yıldan beri barış için mücadele veriyorum, (şimdi savaş diyorsam), (dobra dobra konuştuğum), (savaş'a savaş dediğim), diplomatik lâfların ardına gizlenmediğim içindir” diyebiliyor. Ardından da ekliyor: -Siyasi bir çözüme ihtiyacımız var, askeri bir çözüme değil! (Der Spiegel, 8.10.07) Rakkaseliğin bu kadarına pes!
Çok dikkatli olmamız gerekir ey evliyâ-i umûrdan olan Azizan, bizim Irak'a müdahalemiz dahi, bir Pearl Harbor baskını, bir “Casus belli” olarak, karar verilmişse eğer, İran saldırısı'nı başlatabilir: “-değil mi ki İranla doğalgaz anlaşması yaptınız, demek ki İran sizi bu sınır ötesi harekât için kışkırttı, esasen biribirinizden uğursuz değil misiniz? Her ikinizin de icabına bakıp ardından Tanrı'nın omuzunda ağlasam hakkım yok mudur? Ammâ velâkin, henüz sizin için kader saati çalmadı, bugünlerde İranla yaptığınız anlaşmayı bozarsanız, Amerikan Yahudi Lobisi'nin bir işaretiyle, Amerikan Kongresi bu kez de Kongre'yi duayla açması için Sayın Halaçoğlu'nu çağırır, hele bir de İran'ın ocağına incir dikmemiz için İncirlik'i kullanmamıza mızıldanmazsanız, Washington ve New York'un mutena bir köşesine “Soykırım kurbanı Tal'at Paşa anıtı” bile dikeriz!”
Ey Azizan, ne yapmak gerekir? Tedbir nicedir? 138 müslüman din adamı; Hristiyan liderlere “gelin artık barışalım” çağrısı yapmış. Çok doğru olarak da Âli İmrân suresi'nin 64. âyet-i kerimesi esas alınmış. Fakıyr şahsen bu âyeti en az yüz def'a zikretmişimdir. Ancak, bu çağrının yöneltildiği ruhani reislerin çoğu esasen daha önce müslümanlara dostluk elini uzatmış olan kimseler! Bartholomeos II, esasen 2000 yılında Charta oecumenica ile “müslümanlar ve hristiyanlar arası” işbirliğinin gereğine işaret etmişti. Avrupa Kiliseleri de İstanbul Ortodoks Patrikhanesi'nin öncülüğünde, bu metni kabul etmişlerdi. Merhum Şehriyar'ın deyişiyle, 11 Eylül 2001'den “sonra dönergeler dönüpler / muhabbetin ulduzları sönüpler!” Muhabbetin yıldızlarını söndürenler de Şark kiliseleri'nin ruhani reisleri, Ortodoks Kilisesi ruhani reisi, hatta Vatikan! hatta Alman protestan kilisesi, hatta Anglikan Kilisesi'de değil! Aslında bu mektubun başka bir üslûp ile ve Şark kiliseleri ruhani reisleri İstanbul Ortodoks Patrikhanesi, Türkiye Ermeni Patrikhanesi, Charta oecumenica'ya imza koyan Avrupa kiliseleri ve İranlı din alimleriyle birlikte imzalanarak neocon çılgınlarına ve Beyaz Saray'a gönderilmesi gerekirdi ki zayıf da olsa bir yarar umulabilsin! Hele Heybeliada Ruhban Okulu öğretim üyelerinin de imzası olsa idi, İşte o zaman gittiği yerden ses getirirdi! Zaten barışık olduklarımızı barışa çağırmanın anlamı ne? Bu girişim maalesef Oscar Wilde'ın ıslanmış havaî fişeğinden farklı olmadı ve ben kendi hesabıma sadece bu mektubun muhatabı olmayan sayın Türker Alkan'dan, benim yaptığım gibi, bir “hariçten gazel” duydum: Dinler savaşı önlemeyip körüklediklerine göre, demek ki lâikliğe çağrı yapmak gerekirmiş! Ne diyeyim ey Azizan? Allah selâmet ve ömr-i tavîl ihsan buyursun, çok yaşasın e mi?



8sutun

Hiç yorum yok: