Özgürlük ve demokrasi adına Afganistan ve Irak başta olmak üzere birçok yere saldıran ABD, İsrail ile Filistin arasında sözde barış için, aslında Filistin’i yok etme amacı başı çekiyor. Annapolis’te dün başlayan toplantıdan bir sonuç çıkmayacağı biliniyor. Çünkü, Annapolis’teki görüşmeler sürerken ABD ve İsrail’in sürdürdüğü katliamlar, barışı kimin istemediğinin ipuçlarını veriyor.
Amerikan askerlerinin doğrudan hedefi olan sivillerin çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Amerikan askerleri Bağdat’ta, sivil bir minibüsü tarayarak 3’ü kadın 4 kişiyi katletti. Diğer bir saldırıda biri çocuk 3 kişi öldürüldü. Siyonist İsrail’in de yaptıkları ABD’den farksız değil. Gazze Şeridi’ne yönelik füze saldırılarında 3 Filistinli şehit edildi.
HABER MERKEZİ
Annapolis’te İsrail ve Filistin arasında ‘barışı’ sağlamak adına düzenlenen toplantı öncesi yapılanlar ABD ile İsrail’in barış konusunda ne kadar ‘samimi’ olduklarını ortaya koydu. ‘Barış’ görüşmelerine doğru olanca hızla ilerlenirken ABD’nin Irak’ta ve İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği vahşet, toplantıdan çıkacak sonuçlar için de ipucu oldu. ‘Barış öncüsü’ ABD’nin Irak’a özgürlük ve demokrasi getirmek amacıyla başlattığı saldırılarda yüz binlerce sivil hayatını kaybetti. Amerikan askerlerinin doğrudan hedefi olan sivillerin çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
ABD hangi barıştan söz ediyor?
Amerikan askerleri Irak’ın başkenti Bağdat’ta, banka çalışanlarını taşıyan bir minibüsü tarayarak 4 kişiyi katletti. Irak polisi ve hastane kaynakları, minibüs sürücüsünün Reşid bankasında çalışanları aracına aldıktan sonra bir Amerikan askeri barikatına vardığı sırada düzenlendiğini söyledi. Amerikan ordusunun haberdar olduğu olayda ölenlerden 3'ü ‘kadın’dı. Amerikan askerlerinin, bir yol barikatına hızla yaklaşan bir araca açtığı ateş sonucu da biri çocuk 3 kişi yaşamını yitirdi.
İsrail vahşeti durmak bilmiyor
İsrail’in katliamları da aralıksız devam ediyor. İsrail'in Gazze Şeridi'ne havadan düzenlediği füze saldırısında bir Filistinli öldü, 4 Filistinli de yaralandı. İsrail askerleri, yine Gazze Şeridi'nde 2 Filistinliyi öldürdü. Geçen eylülde Gazze Şeridi, İsrail tarafından ‘düşman toprağı’ ilan edilmişti. Filistinli kaynaklar, geçen haziran ayı ortalarından bu yana, İsrail tarafından düzenlenen çeşitli saldırılarda ölenlerin sayısını en az 100 olarak veriyor. Bu arada İsrail askerleri, Batı Şeria'nın merkezi Ramallah'taki Bir Zeyt Üniversitesi’nin Öğrenci Birliği Başkanını gözaltına aldı.
Filistin ve İsrail yetkilileri ortak belgede anlaşamadı
Ortada olan tablo barışın ABD ve İsrail saldırıları ile ortadan kalktığını gösterirken Annapolis’teki İsrail ve Filistinli yetkililer de barış müzakerelerine temel oluşturması planlanan ortak belge konusunda anlaşmaya varamadı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nda, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ve Filistin heyetinin başkanı Ahmed Kurey arasında yapılan görüşmenin ardından Kurey, ''Hâlâ yapacak iş var. Çaba sarfedildi ancak şu ana dek anlaşmaya varamadık'' diyerek anlaşamadıklarını ifade etti.
Ağlama Duvarı önünde Olmert ve Annapolis protestosu
Önceki gün yaşanan bir diğer önemli gelişme de Ağlama Duvarı önünde Yahudiler tarafından gerçekleştirilen ‘toplu dua’ oldu. Yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı duada İsrail Başbakanı Ehud Olmert ve Annapolis Konferansı protesto edildi. Parlamentonun sağ kanat partilerine mensup milletvekilleri, yerleşimci liderleri ve çoğunluğu genç çok sayıda kişinin katıldığı protestoda göstericiler, ellerinde İngilizce ve İbranice ‘İsrail futbol maçı değil’, ‘İsrail'i köpekbalıklarına yedirmeyin’ ve ‘Kudüs'ün Bir Kez Daha Bölünmesine Asla'’ yazılı pankartlar taşıdılar.
“İsrail halkı toprağını vermeyecek”
Yeşa Konseyi Başkanı Dani Dayan gösteri öncesinde Ehud Olmert, Ebu Mazen (Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas) ve George Bush'u ‘topal ördekler’ olarak tanımlayarak, ''Tek yaptıkları, yüzümüze patlayacak umutlar önermeleri'' diye konuştu. Batı Şeria'daki Guş Etzion Yerleşimcileri Konseyi Başkanı Şaul Goldstein ise kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada, Olmert'in yalnızca boş vaatler verdiğini savundu. Goldstein, ''İsrail halkı size, toprağını verme yetkisini vermedi, buna yetkiniz yok bayım'' diye seslendi. İsrail Evimiz (Yisrael Beiteniu) Partisi'nden David Rotem de başbakan ve savunma bakanının (Ehud Barak) Batı Şeria'daki yerleşimleri dondurmalarına meydan vermeyeceklerini, buralara yerleşmeyi sürdüreceklerini dile getirdi. Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Uri Ariel de dua etmek için geldiği Ağlama Duvarı'nda, Olmert'in Kudüs'ü verme yetkisinin olmadığını söyledi.
BM Güvenlik Konseyi Kararı’ndan Yol Haritası’na…
Haziran 1967'deki Ortadoğu Savaşı'ndan bu yana 40 yıldır birçok barış planı gündeme geldi ve barış görüşmeleri yapıldı. Görüşmelerde İsrail ile Filistin arasındaki temel sorunu oluşturan konularda bir sonuca varılamadı. 40 yıldır gündeme gelen barış planları ve nasıl sonuçlandıklarına ilişkin genel tablo şöyle:
242 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı (1967)
BM Güvenlik Konseyinden 22 Kasım 1967'de geçen 242 sayılı toprak karşılığı barışı öngören karar, sonraki barış planlarının çoğuna rehberlik eden ilkeyi şekillendirdi. Güvenlik Konseyi kararında, ''İsrail silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal ettiği topraklardan çekilmesi'' ve ''bölgedeki bütün ülkelerin egemenliğinin, toprak bütünlüğünün, siyasi bağımsızlığının tanınması ve buna saygı gösterilmesi, bu ülkelerin barış içinde, tehditler ya da şiddet olmadan tanınmış sınırları içinde güvenlikli yaşama hakkına saygıda bulunulması'' çağrısı yer alıyor.
Ancak kararın İsrail'in çekilmesiyle ilgili ana paragrafında yalnızca ''topraklardan'' ifadesinin kullanılması, belirsizlik sorunu oluşturdu. İsrail, bu kararın bütün toprakları kastetmediğini savunurken, Arap görüşmeciler, kararda bütün işgal topraklarının kastedildiğinde ısrar etti.
Camp David Anlaşmaları (1978–1979)
1967 savaşından sonra bazı barış planları gündeme geldi, ancak Mısır güçlerinin Süveyş Kanalı'nı geçtiği zaman Ekim 1973'teki savaştan sonraki sürece kadar hiçbir gelişme olmadı.
Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter, bu süreçte Enver Sedat'ı ve İsrail Başbakanı Menahem Begin'i görüşmeler için Washington yakınlarındaki Camp David'e davet etti. Görüşmeler, (5–17 Eylül 1978) 12 gün sürdü. Planda, nihai görüşmelere öncülük edecek, Batı Şeria'da ve Gazze'de ‘özerk yönetim’ oluşturulması amaçlandı ancak anlaşmadaki taraflar arasında Filistinliler bulunmuyordu. Böylece, aynı zamanda İsrail ilk kez önde gelen bir Arap ülkesi tarafından tanınmış oldu. Bu süreç de bütün barış sürecindeki en başarılı görüşmeler olarak niteleniyor. Anlaşma İsrail'in konumunu güçlendirdi. Anlaşmadan üç yıl sonra Enver Sedat uğradığı suikastta öldü.
Madrid Konferansı (1991)
İsrail-Mısır barış anlaşmasının ardından diğer Arap ülkelerinin de İsrail ile kendi barış anlaşmalarını imzalamasına teşvik edilmesini hedefleyen 1991'deki Madrid Konferansı, ABD ve eski Sovyetler Birliği tarafından başlatıldı. Konferansa, İsrail ve Mısır'ın yanı sıra Ürdün, Lübnan ve Suriye de davet edildi. Konferansta Filistinliler, ancak Ürdün ile ortak heyetin bir parçası olarak temsil edildi. İsrail, Yaser Arafat ya da Filistin Kurtuluş Örgütü'nden (FKÖ) önde gelen başka bir isme itiraz etti.
İsrail ile Suriye görüşmeleri
Madrid konferansından (1991) sonra İsrail ile Suriye arasında doğrudan görüşmeler başladı. Suriye'nin ana talebi İsrail'in 1967'de işgal ettiği Golan Tepeleri'nden çekilmesi oldu. İsrail ise çekilmeyi konuşmaya hazır olduğunu, ancak boyutu ve zamanlamasının Suriye'nin ilk önce ilişkilerin normalleştirilmesini ve barış anlaşmasını kabulüne bağlı olduğu cevabını verdi. İsrail ayrıca varılacak anlaşmanın referandumda kabul edilmesi gerektiğini söyledi. İsrail hâlâ Golan’dan çekilmedi.
Oslo Anlaşması (1993)
Oslo’da İsrail ile FKÖ birbirlerini tanıdı. Görüşmeler Norveç'in himayesinde gizli yürütüldü ve anlaşma 13 Eylül 1993'te Beyaz Saray'da ABD Başkanı Bill Clinton'ın tanıklığında imzalandı. Arafat'ın, ''FKÖ, İsrail Devletinin barış ve güvenlik içinde var olma hakkını tanır'' dediği metinde, Rabin, ''İsrail hükümeti, FKÖ'yü Filistin halkının temsilcisi olarak tanımaya karar verdi'' ifadesini kullandı. Hamas örgütüyle diğer Filistin grupları, Oslo anlaşmasını kabul etmedi. İsrail'de de Yahudi yerleşimciler öncülüğünde muhalefet oldu.
Camp David (2000)
İsrail Başbakanı Ehud Barak ile FKÖ lideri Arafat arasında 2000'de Camp David'de yapılan görüşmelerde de bir anlaşma sağlanamadı. Temel sorun da, ''İsrail'in en kapsamlı önerisinin, Filistin'in kabul edebileceği en alt sınırın altında olduğu'' şeklinde tanımlandı. Camp David'in başarısızlığının ardından intifada yeniden başladı.
Taba (2001)
Bill Clinton, görevden ayrılmak üzere olmasına rağmen Washington, Kahire ve ardından Taba'da görüşmelere öncülük etti. Bu görüşmeler, üst düzeyde yapılmadı ve sonuca ulaşılmadı. Görüşmeler sonrasındaki bir açıklamada, ''bütün konularda anlaşmaya varmanın olanaksız olduğunun kanıtlandığı'' ifadesi kullanıldı.
Suudi barış planı (2002)
İkili görüşmelerin başarısızlığının, çatışmaların yeniden başlamasının ardından Arap Birliği'nin Mart 2002'de Beyrut'taki zirvesinde Suudi barış planı sunuldu. Planda, İsrail'in 1967 sınırlarına çekilmesi, Batı Şeria ve Gazze'de bir Filistin devletinin kurulması, mülteciler konusunda ‘adil bir çözüm’ bulunması karşılığında, Arap ülkelerinin İsrail'i tanıması önerisinde bulunuldu. Bu plan, Riyad'da 2007'de yapılan bir başka Arap Birliği zirvesinde yeniden onaylandı.
Yol Haritası (2003)
ABD, Rusya, Avrupa Birliği (AB) ve BM , ‘yol haritası’ adı verilen bir plan hazırladı. Bu planda, nihai çözüme ilişkin ayrıntılar yer almadı ancak bir çözüme nasıl yaklaşılacağına ilişkin öneriler sunuldu. Nihai çözümden önce güvenliğin sağlanması ve askerlerin aşamalı çekilmesi önerilen planda, nihai statü görüşmelerine götürecek olan güven inşasının sağlanması hedeflendi. Yol haritası uygulanamadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder