Hazırlayan: Dr. Abdullah Özkan SUNUŞ
Küresel çağın en yakıcı sorunlarının başında ne yazık ki terör geliyor. Küreselleşen terör, iletişim ve ulaşım imkanlarının gelişmesinden de yararlanarak insanlığa yönelik tehditlerini her geçen gün daha da artırıyor.
Küresel terör, sadece bir ya da birkaç ülkenin mücadelesi ile çözümlenebilecek bir konu değil; son derece karmaşık ilişkiler ağına sahip, kimi nerede ve ne zaman vuracağı ise asla belli değil. Küresel terörle mücadele için uluslararası işbirliği çok büyük önem taşıyor. Bir başka önemli konu ise medya. Medya çok önemli çünkü, toplumların değişim ve dönüşümü üzerinde büyük etkilere sahip ve bireyleri kolaylıkla yönlendirebiliyor. Terör örgütleri de medyayı, propagandalarını yapmak, topluma korku ve endişe salmak için kullanmak istiyor. Ne yazık ki çoğu zaman da bunu başarıyor, terör eylemlerinin olumsuz etkileri medya aracılığıyla daha da büyük gibi gösteriliyor.
Peki bu süreçte medyaya hangi sorumluluklar düşüyor, terörle mücadelede neler yapmak gerekiyor? Makalede bu konular tartışılırken, medya düzeninin nasıl işlediğine de dikkat çekiliyor.
Terör sorunu, bugün dünyanın en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Küreselleşme süreciyle birlikte iletişim ve ulaşım imkanlarında meydana gelen önemli gelişmeler, terör eylemlerinin yaygınlık kazanmasına ve etkilerinin artmasına yol açmıştır.
Terör, “yıldırma, korkutma, cana kıyma, malı yakıp yıkma” amacı taşımaktadır. Terör kavramı uzun süreli bir korku ve dehşet durumunu ifade etmektedir. Terörizm kavramı ise bu durumun ortaya çıkarılmasını amaçlayan stratejiye vurgu yapmaktadır. Terörizm, siyasal nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yanı ağır basan bir savaş biçimi, siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan şiddet eylemleri olarak tanımlanmaktadır. Terör bir eylem biçimi iken, terörizm bir doktrin olarak karşımıza çıkmaktadır. 1
Terörizm, psikolojik savaşın bir unsuru olarak da kullanılmaktadır. Terörizm hedef alınan rejimi ya da sistemi, şiddet yoluyla yıkarak yerine kendi ideolojileri doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmeyi hedeflemektedir. Hedef aldıkları sistemi normal yollardan değiştirmenin imkansızlığı karşısında silahlı mücadeleyi tek yol olarak gösteren terör, kısa vadede hedef aldığı rejimi ya da siyasi iktidarı yıpratmak, mevcut otoriteyi sarsmak, kamuoyunu yıldırmak, iç ve dış kamuoyunda davalarının duyurulmasını sağlamak, oluşturdukları tedhişle toplumun direnme gücünü kırarak kendi davalarına karşı olumsuz duyarlılıkları ortadan kaldırmak ve toplumda kendilerine taraftar katılımı ve kitle desteği sağlamayı hedeflemektedir. 2
Terör örgütleri amaçlarına ulaşmak için toplumda korku, ümitsizlik ve yıkım atmosferi oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bir şiddet olayının psikolojik sonuçları fiziki sonuçlarından ölçüsüz bir şekilde büyük olursa terörist bir nitelik kazanmaktadır. Teröristler için ortaya konulan eylem ya da öldürülen insanlar değil, bu eylemin oluşturacağı etki daha fazla önem taşımaktadır. Çünkü terör örgütleri yaptıkları eylemlerle kamuoyunda seslerini duyurma, propagandalarını yapma peşinde koşmaktadırlar. Hedeflerini seçerlerken de propagandalarını en etkili şekilde yapacak hedeflere yönelmektedirler. Bu nedenle terörizm, meydana gelen hasar ve insan kaybından çok, oluşturduğu psikolojik etki ve siyasal sonuçlar ile ölçülmektedir.3
Terörün küresel boyutları
Küresel terör denilince akla ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik olarak gerçekleştirilen 11 Eylül saldırıları gelmektedir. Bu küresel terörün etki alanı tahmin edilenden çok daha büyük olmuş, Amerikan yönetimi 11 Eylül saldırılarını kendisine açılmış bir savaş olarak algılayarak dünyayı “dost/düşman” karşıtlığına sürüklemiştir.
Amerikan yönetimi, 11 Eylül küresel terör saldırısından sonra dünyaya savaş mantığıyla yaklaşmaya, küresel ekonomik sorunları ikinci plana atmaya, dünya siyasetini salt askeri güvenlik ideolojisi olarak tanımlamaya ve bu yolla kendi hegemonyasını dünya üzerinde tek taraflı olarak kurmaya başlamıştır.4
Küresel teröre açıldığı iddia edilen savaş beraberinde ülke işgallerini de getirmiştir. Afganistan’la başlayan ve Irak’ın askeri işgaliyle devam eden bu yeni fakat tehlikeli değerlendirme ve muhafazakar dış politika anlayışı, tüm dünya dengelerini sarsmış, uluslararası örgütlerin üzerine oturduğu normları erozyona uğratmıştır. 5
Terörizme karşı küresel savaş, çok önemli bir olgudur. Fakat bu savaşın hangi temelde ve hangi yolla yapılacağı kararı da, ortaya çıkaracağı sonuçlar açısından eşit ağırlıklı bir öneme sahiptir. Amerikan yönetimi bu kararı uluslararası adalet ve demokratik dünya yönetimi temelinde almayı tercih etmedi. Aksine, dünya siyasetini savaş ortamına iten bir dış politika anlayışını, dünyaya empoze eden bir zihniyetle terörizme yaklaştı. Sonuçta ortaya güvensizlik içeren, belirsiz ve istikrarsız bir dünya tablosu çıktı. 6
Terörün miladı olarak kabul edilen 11 Eylül ile birlikte küresel bir anlam kazanan terör, 11 eylül öncesinde yerel bir anlam içeriyordu. Her ülkenin kendi terörü ve teröristi vardı. 11 Eylül sonrasında ise yeniden kavramsallaştırılan terörün etki alanı yerel boyutları aşıp küresel bir nitelik kazanmıştır. Bu bağlamda “uluslararası terör” kavramı da gündeme gelmiş, dünyayı neredeyse esir alacak boyutlara ulaşan teröre karşı savaş ilan edilmiştir. Ancak küresel terör, pek çok bilinmeyeni de içinde barındırmaktadır. Savaş ilan edilen düşmanın kimler olduğu, nerede ve nasıl ortaya çıkacağı bilinmemektedir. Küresel terörün tanımı konusunda dahi ülkeler arasında bir konsensüs mevcut değildir. Kimi ülkelerin “terörist” dediğine, başka ülkeler “özgürlük savaşçısı” diyebilmektedir. Bu tablo da küresel terörle mücadele etmeyi güçleştiren etkenlerin başında gelmektedir. 7
Küreselleşme sürecinin beraberinde getirdiği ortam, terörün daha kolay ve hızlı yayılmasına da zemin hazırlamaktadır. Küresel terör, klasik savaş anlayışını yıkarak tamamen kural dışı ve her yönüyle öngörülemeyen bir şekilde dünyaya korku kültürünü hızla yerleştirmektedir. Dünyanın karşı karşıya kaldığı küresel terör tehdidi Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nı da harekete geçirmiş, tüm ülkelere ortak bir terör tanımı yapılması ve küresel teröre karşı ortak bir güvenlik stratejisinin geliştirilmesi çağrısında bulunulmuştur. Küresel terörün pek çok bilinmezinin olması, ortak strateji geliştirmeyi ve birlikte hareket etmeyi güçleştirmektedir. Tüm güçlüğüne rağmen, küresel terörle mücadele etmenin yolu doğru teşhis koyup, doğru bir yöntem izlemekten geçmektedir. 8
Uluslararası terör, artık tespit edilemeyen ve caydırılamayan bir nitelik kazanmaktadır. Küresel terör örgütleri, destekçileriyle birlikte bir sanal devlet yapılanması altında farklı coğrafyalarda ortak bir psikolojik mod ile hareket etmektedir. Örgütün uzantıları yerel bağlamlarda kendilerini yeniden üreterek faaliyetlerini yürütebilmektedir. Hiyerarşik yapılanmanın çok katı olmadığı küresel terör örgütleri, birbirleriyle haberleşmeyi sanal ortamda gerçekleştirmekte, böylece fiziksel birlikteliği olmayan değişik bir yapılanma ortaya çıkmaktadır. 9
Küresel terör ve medya
Küresel terör örgütleri, iletişim araçlarından hem örgütlenmelerinde hem de eylemlerinin gerçekleştirilmesinde etkin bir şekilde yararlanmaktadır. Küresel terörün pek çok bilinmezi de beraberinde taşıması, gelişen iletişim olanaklarından rahatlıkla faydalanmalarına yol açmaktadır. Küresel terör örgütleri medyayı en çok eylemlerini duyurmak, propagandalarını yapmak, amaçları doğrultusunda taraftar toplamak, kamuoyunun dikkatini çekmek için kullanmaktadır.
Dipnotlar:
1) Erkan Yüksel, “Medya gerçeği, gerçek yaşam ve terör haberciliği”, Terörün görüntüleri, görüntülerin terörü, Çizgi Kitabevi, Konya, 2004, s. 45
2) (www.teror.gen.tr)
3) (www.teror.gen.tr)
4) Ahmet Dinçyürek, “Uluslararası Terör, Türkiye ve Dünya Siyaseti: 11 Eylül ve İstanbul’a ikiz terör saldırıları”, Terörün görüntüleri, görüntülerin terörü, Çizgi Kitapevi, Konya, 2004, s. 385
5) Philip Heymann, “Dealing with Terrorism” International Security, cilt.26, no.3, 2001, s.24
6) Brian Jenkins, “Terrorism and Beyond: 21st century perspective”, Studies in conflict&terrorism. No.24, 2001
7) Miray Vurmay, “Tanımlanamayan düşman terör”, Cumhuriyet strateji eki, Yıl:2, Sayı:59, 2005, s.12
8) Vurmay, a.g.m, s.13
9) Osman Ulagay, Hedefteki Amerika: 11 Eylül Şoku, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002
Kitle iletişim araçları toplumu yönlendiriyor
Kitle iletişim araçları, toplumda belli fonksiyonlar üstlenerek toplumun şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. McQuail, kitle iletişim araçlarının toplumsal fonksiyonlarını “enformasyon”, “korelasyon”, “devamlılık”, “eğlence” ve “seferberlik” olarak beş ana başlık altında toplamaktadır.
Küresel terör örgütlerinin kullanmak için her yolu denediği, terör eylemlerinin haber olabilmesi için şaşırtıcı ve şok edici hedeflerin seçildiği medya, nasıl bir yapılanmaya sahiptir? Kısaca medya başlığı altında topladığımız kitle iletişim araçları hangi işlev ve fonksiyonları yerine getirmektedir? Sorunu daha iyi kavrayabilmek için öncelikle kitle iletişim sisteminin işleyişine bakmak gerekmektedir.
Kitle iletişim sisteminin işleyişi
Kitle iletişim araçları, toplumda belli fonksiyonlar üstlenerek toplumun şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. McQuail, kitle iletişim araçlarının toplumsal fonksiyonlarını “enformasyon”, “korelasyon”, “devamlılık”, “eğlence” ve “seferberlik” olarak beş ana başlık altında toplamaktadır. 10
Kitle iletişim araçlarının enformasyon fonksiyonu, “toplum ve dünyada olan olaylar hakkında bilgi sağlaması, güç ilişkilerine işaret etmesi, yenilik, uyum ve ilerlemeyi kolaylaştırması” olarak ifade edilmektedir. Kitle iletişim araçları, olay ve bilgilerin anlamını açıklayıp yorumlayarak, kurulu otorite ve normlar için destek sağlayarak, sosyalleşmeye yardımcı olarak ve paylaşmaya katkıda bulunarak korelasyon fonksiyonu’nu yerine getirmektedir.
Devamlılık fonksiyonu, “hakim kültürün ifade edilmesi, alt kültürlerin ve yeni kültürel gelişmelerin tanınması ve değerlerin yaygınlaştırılması” olarak ifade edilirken; eğlence fonksiyonu, “oyalanma, zevk ve rahatlama sağlayarak sosyal tansiyonun düşürülmesini” amaçlamaktadır. Kitle iletişim araçlarının seferberlik fonksiyonu ise “toplumsal hedefler için çalışmayı” işaret etmektedir.
McQuail, kitle iletişim araçlarının bireyler açısından fonksiyonlarını ise şöyle sıralamaktadır: “Kitle iletişim araçları bireyler için enformasyon, kişisel kimlik, entegrasyon, sosyal etkileşim ve eğlence fonksiyonlarına hizmet etmektedir. Bireyler kitle iletişim araçlarına, dünya hakkında bilgi edinme, problemlerin çözümünde ve karar aşamasında tavsiye alma, merak ve ilgiyi tatmin etme, kendini eğitme, davranış modelleri bulma, bireysel değerleri pekiştirme, başkalarıyla özdeşleşme ve sosyal empati gibi nedenlerle yönelmektedirler...”11
Kitle iletişimini yalnızca haber ve mesaj değişimi olarak değil aynı zamanda düşünce, olgu ve veri iletim ve değişiminin tamamını içine alan bir unsur olarak değerlendiren UNESCO, hazırladığı “iletişim ve Toplum” raporunda kitle iletişiminin işlevlerini şöyle sıralamaktadır:12
* Haber Ve Bilgi Sağlama İşlevi: Kitle iletişim araçları bireysel, toplumsal, ulusal ve uluslararası konuları akılcı bir biçimde kavramak ve gerekli kararları alabilmek için haber ve bilgi aktarırlar.
* Toplumsallaştırma İşlevi: Kitle iletişim araçları, insanların toplum içinde varlıklarını sürdürebilmeleri için gerekli olan toplumsallaşmanın sağlanmasına yardımcı olurlar. Toplumun maddi ve manevi temelleri kitle iletişim araçları vasıtasıyla topluluk üyelerine aktarılır, onlar tarafından öğrenilmesi sağlanır.
* Motivasyon: Kitle iletişim araçları, toplumun amaçlarına ulaşmasında özendirici bir rol oynarlar. Bireyin toplum yaşamında olduğu gibi, bu amaçların gerçekleşmesine de katkıda bulunmasını sağlama İşlevi görürler.
Yetenek ve beceri düzeyini geliştirme rolü
* Tartışma Ve Diyalog İşlevi: Kitle iletişim araçları tartışma ortamı oluşturarak, kamusal çıkar konusunda var olan sorunların açığa çıkmasına yardımcı oldukları gibi diyalog yoluyla uzlaşma sağlanmasına da katkıda bulunurlar. Kitle iletişim araçları yoluyla ulusal ve uluslararası sorunlarda tartışma ortamına toplumun tüm kesimlerinin katılması sağlanarak, en uygun çözümün bulunması sağlanır.
* Eğitim İşlevi: Kitle iletişim araçları haber ve bilgi aktarırken, dolaylı olarak da toplumun eğitim seviyesinin yükselmesine yardımcı olur. Kitle iletişim araçları ayrıca bireylerin yetenek ve beceri düzeylerinin gelişmesinde de önemli rol oynar.
*Kültürel Gelişme İşlevi: Kitle iletişim araçları sanatsal yapıtları yayarak kültürün gelişmesine katkıda bulunduğu gibi geçmişin mirasını korumada da önemli bir rol üstlenmektedir.
* Eğlendirme İşlevi: Kitle iletişim araçları bireylere eğitim ve kültürün yanısıra eğlence imkanı da sunmaktadır. Bireyler, kitle iletişim araçları vasıtasıyla hoşça vakit geçirebilmektedirler.
* Bütünleştirme İşlevi: Kitle iletişim araçları bir toplumdaki bireylerin birbirlerinin koşullarını tanımalarına yardımcı olduğu gibi farklı toplumların da birbirlerine yakınlaşmalarında önemli bir rol üstlenmektedir. Kitle iletişim araçları farklılıklar içinde birlikte yaşamak ve çoğulculuk ilkesine de katkıda bulunmaktadır.
UNESCO’nun kitle iletişim araçlarının işlevlerine yönelik detaylı sınıflamasının yanı sıra, bir başka yaklaşım kitle iletişim araçlarının işlevlerini “toplumsallaştırma işlevi, siyasal işlev, ekonomik işlev ve enformasyon işlevi” olarak dört temel kategoride toplamaktadır:13
Medya “Dördüncü Güç”
* Kitle İletişim Araçlarının Toplumsallaştırma İşlevi: Kitle iletişim araçlarının ana işlevi toplumsallaştırmadır. Karmaşık bir toplumda insanların bir arada yaşayabilmelerinin sağlanmasında esas görev kitle iletişim araçlarına düşmektedir. Çünkü toplumsallaşma, insanın kendine uygun insanca davranışları öğrenmesi süreci, yani kişinin toplum içindeki yerini alma sürecidir. Kitle iletişim araçları bu süreçte, özellikle düşünceyi yönlendiren norm ve değer sistemleri ile örnek kimselerin tanıtılmasında, yaşamı kolaylaştıran düşünce ve davranış şekillerinin aktarılarak sosyal sistemin sürekliliğinin korunmasında önemli roller oynamaktadır.
* Kitle İletişim Araçlarının Siyasal İşlevi: Demokratik bir düzende kitle iletişim araçlarının en temel işlevi, kamuoyunun oluşturulmasıdır. Kitle iletişim araçları, toplumdaki mevcut görüş ve fikirleri ayrım yapmaksızın duyurma ve inceleme sorumluluğuyla kamuoyunu oluştururken, çevreden gelen girdilere cevap vererek siyasi düzenin korunması yönünde de bir işlev görürler. Siyasi sistemi algılanabilir bir şekle indirgemek ve böylece siyasi bilinçlenmeyi sağlamakla da yükümlü görülen kitle iletişim araçları, bu arada eleştiri ve kontrol görevini de üstlenmektedir. Bu da kitle iletişim araçlarına toplumsal dengelerde yasama, yürütme ve yargı güçlerinden sonra “dördüncü güç” olma imkanını sağlamaktadır.
* Kitle İletişim Araçlarının Ekonomik İşlevi: Ekonomik işlevler, doğrudan ya da dolaylı olarak kâr sağlamaya yönelik işlevlerdir. Bu çerçevede en önemli işlev, ürün/para ilişkisinin daha da canlılık kazanmasına yardımcı olmaktır. Bu da çoğunlukla reklam sayesinde gerçekleşmektedir.
Yarın: Medyanın Terör Haberlerine Yaklaşımı
Dipnotlar:
10) Denis McQuail, Kitle İletişim Kuramı, (Çev: Ahmet Haluk Yüksel), Kibele Sanat Merkezi Yayınları, Eskişehir, 1994, s.76
11) McQuail, a.g.e, s. 78
12) Sean MacBride, Bir Çok Ses, Tek Bir Dünya, UNESCO Uluslararası Komisyon Raporu, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yayını, Ankara, 1993, s.15
13) Orhan Gökçe, İletişim Bilimlerine Giriş, Turhan Kitabevi, Ankara, 1993, s.8
Medyanın terör haberlerine yaklaşımı
Çoğu zaman televizyonların reyting kaygısı ve “haberi ilk önce duyurma” telaşı, terör eylemlerinin etkisini olduğundan çok daha büyük algılanmasına yol açmakta, bu da toplumda panik ve tedirginliğe neden olmaktadır.
Kitle İletişim Araçlarının Enformasyon İşlevi: Enformasyon, alıcının sübjektif bilgisini arttıran, bilgi eksikliğini gideren bir unsurdur. Bir ifadenin enformasyon olarak nitelendirilebilmesi için söz konusu kişi ya da kişiler için önceden bilinmeyen bir konunun aydınlığa kavuşturulması gereklidir. Bu bağlamda kitle iletişim araçları, sosyal, siyasi ve ekonomik sistemler için enformasyon işlevini yerine getirerek bireylere enformasyon aktarmaktadır.
Kitle iletişim araçlarının temel özelliklerine ve başlıca işlevlerine bakıldığında; kitle iletişim araçlarının bireylerin tutum ve davranışlarının şekillenmesinde, verecekleri kararların oluşmasında önemli roller üstlendikleri görülmektedir.
Kitle iletişim araçlarının gündem belirleme özelliği
İşte küresel terör örgütleri, tam da medyanın bu niteliklerini kullanmak istemekte, yaptıkları eylemlerin kitle iletişim araçlarında geniş yer bulmasını, kamuoyunda korku ve endişeye neden olmasını, toplumun ümitsizliğe kapılmasını amaçlamaktadır.
Medya, bireylerin tutum ve davranışları üzerinde son derece etkili olduğu için, terör örgütleri de bu kanalı kullanıp kendi propagandalarını yaparak kamuoyunu etkilemek istemektedir.
İnsanlar, dünyada olup bitenleri kitle iletişim araçları vasıtasıyla öğrenmektedir. Kitle iletişim araçlarını takip etmeyenler de, medya iletilerine maruz kalanlarla iletişim içine girmekte ve bir şekilde medya içeriklerinden haberdar olmaktadır. Medya iletilerine açık kalmakla başlayan medya etkilerinin ilk halkasını “haberdar olma” aşaması oluşturmaktadır. Ardından farkına varılan konu ya da sorun hakkında daha fazla bilgi edinme ihtiyacı duyulmakta ve “bilgi” ya da “bilişsel etkiler” aşamasına geçilmektedir. Daha sonra da edinilen bilgiler ışığında önce “tutum değişikliği”ne gidilmekte, ardından da “davranış değişikliği” aşamasına geçilmektedir. 14
Gündem belirleme yaklaşımının çıkış noktasını, medya etkilerinin ilk basamağı olan “haberdar etme” aşaması oluşturmaktadır. insanlar kitle iletişim araçlarını ya da genel adıyla medyayı izleyerek “neler olup bittiğini” öğrenmekte; hangi konuların gündemin üst sıralarında yer aldığını, olayların önem sırasını görebilmektedir. 15
Gündem belirleme yaklaşımı, “medyanın haberleri sunuş biçimiyle halkın düşündüğü ve konuştuğu konuları belirlediği” tezini ileri sürmektedir. Kamu gündemini belirleyen medya, siyasal gündemi de etkilemekte, böylece ortaya zincirleme bir etkileşim çıkmaktadır. Medyanın insanlara “ne hakkında” düşüneceklerinin yanı sıra, “ne düşüneceklerini” de söylediği ifade edilmektedir. Medya kamunun zihinsel sıralamasına kendi istediği bilgileri yamamakta ve toplum gündemindeki konuları yine kendi istediği gibi düzenlemektedir. Medya böylece toplumun “eşikbekçiliği” rolünü üstlenmektedir. Bir mesaj, medyadan bireysel izleyici ya da dinleyicilere geçerken bu mesaja müdahale edenlere “eşikbekçisi” denilmektedir. Eşikbekçisinin ana işlevi, bireyin aldığı mesajları süzgeçten geçirmek, belli mesajların geçmesine izin verirken, diğerlerini engellemektir. 16
Gündemin belirlenme sürecine bakıldığında birbiriyle ilişkili üç ayrı gündemin olduğu görülmektedir: “Siyasal ya da diğer ilgi gruplarının sahip olduğu siyasal gündem, haber önemliliği ve algılanan izleyici performansıyla yapılandırılan ve etkilenen medya gündemi ve medyanın da etkilendiği tahmin edilen kamu gündemi.” 17
Medyanın sorumluluk anlayışı
Medya gündeminin belirlenmesinde ideolojik eğilimlerin etkisi ön plana çıkmakta, medya içeriklerinin oluşmasında asıl belirleyici olmaktadır. İdeolojik etki, haberlerin üretilmesinden kamuoyu gündeminin oluşturulmasına kadar çok geniş bir süreçte etkili olmaktadır. Bir ideolojiye yakınlık duyan kitle iletişim aracında, bu ideolojinin aleyhine herhangi bir yayının yapılması neredeyse imkansızdır. Kitle iletişim aracının yaptığı yayınların hemen hemen tümü, bu ideolojik düşünce çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. 18
Medyanın gündem belirleme özelliği, terör örgütlerinin de ilgi alanında yer almaktadır. Medyanın gündemine girebilme, ön sıralarda yer alabilme, propagandasını yapma ve kamuoyunu etkileyebilme amaçları taşıyan terör örgütleri, iletişim kanallarına sızabilmek için her yolu denemektedir.
Özellikle küresel terör örgütlerinin yaygın olarak uluslararası medya organlarını kullandığı görülmektedir. Uluslararası alanda yayın yapan iletişim organlarının etkinliğinin ve yaygınlığının fazla olması, terör örgütlerine cazip gelmektedir.
Burada terör örgütlerinin medyayı kullanma istekleri ile medyanın haberi kamuoyuna duyurma görevi arasındaki ince çizgi gündeme gelmektedir. Medya “haber değeri” olan bir terörist eylemi kamuoyuna duyurmakla görevlidir, çünkü haber alma ve kamuoyunu bilgilendirme görevi bulunmaktadır. Ama bu görevini yaparken, terör örgütlerinin amacına hizmet etmemeye özen göstererek terörün propagandasını yapar duruma düşmemelidir. Burada medyanın sorumluluk anlayışı devreye girmektedir.
Medya denildiği zaman, tek bir araç ya da nesneden değil, karmaşık ilişkiler yumağından oluşan bir bütünden söz edilmektedir. Terör gibi çok hassas bir konunun, bu karmaşık ilişkiler yumağından süzülüp kamuoyuna yansımasına kadar geçen süreçte ciddi sorunlar yaşanabilmektedir. Medyanın terör haberlerini veriş şekli konusundaki tartışma uzun bir süredir devam etmekte, haberciler ile hukukçular arasındaki bu tartışma konusunda sınırları kesin olarak belirlenen bir mutabakat da mevcut değildir.
Peki medya, terör haberlerini kamuoyuna duyururken hangi hataları yapmakta, nasıl yanlış bir strateji izlemektedir? Öncelikle medyanın sunum tekniklerinden de yararlanarak terör olaylarını basitleştirdiği, kişiselleştirdiği, sembolleştirdiği, olayları belirli boyutları ile çerçeveleyerek sunduğu, olayların bazı boyutlarını öne çıkartırken bazı boyutlarını isteyerek ya da istemeyerek görmezden geldiği, olayları bir bütünün parçaları olmaktan çok birbirlerinden farklı konularmış gibi sunduğu eleştirileri yapılmaktadır. Ayrıca medyanın anlam haritalarını dağıttığı, çoğu zaman da içerik kompozisyonunu tamamlamak adına kimi haberleri tercih ederek kurgusal bir gerçeklik oluşturduğu ifade edilmektedir.19
Medyanın terör gibi toplumun huzur ve barışını tehdit eden bir konuda çok hassas davranması, haberlerinde özenli bir dil kullanması ve terörün amacına hizmet edebilecek her türlü yayından kaçınması gereklidir. Çoğu zaman televizyonların reyting kaygısı ve “haberi ilk önce duyurma” telaşı, terör eylemlerinin etkisini olduğundan çok daha büyük algılanmasına yol açmakta, bu da toplumda panik ve tedirginliğe neden olmaktadır.
Bu noktada medyanın “haber aldığı kaynakların” niteliği de gündeme gelmektedir. Medya haberle beslenmekte, özellikle televizyon kanalları sıcak gelişmeleri anı anına izleyicilerine aktarmak için birbirleriyle yarış yapmaktadır. İşte bu süreçte medyaya haber akışının düzenli olarak yapılması ihtiyacı gündeme gelmektedir.
Kuzey Atlantik Asemblesi’nin terörizm konulu alt komisyonunun raporunda da, siyasal iktidar ile medya arasındaki ilişkilerin sağlıklı olması gerektiğine dikkat çekilerek, medyanın düzenli olarak bilgilendirilmesi gereğine vurgu yapılmaktadır. Eğer siyasal iktidar, örneğin bir terörist eylem hakkında medyaya doğru ve düzenli bilgi vermezse, medyanın bilgi açlığını terörist grupların giderme ihtimali yüksektir. Terörist gruplardan medyaya gelecek bilgilerin çoğunun içeriğinin manipülatif olacağı, kamuoyunu yanlış yönlendirmeyi amaçlayacağı açıktır. Bu nedenle medyanın terörist gruplardan gelebilecek bilgilere ihtiyaç duymayacak şekilde yetkili kişilerce doğru bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.20
Terörün bölücü ve yıkıcı hedeflerine ulaşmasını engellemede kamuoyunu etkileme gücünü elinde tutan medyaya önemli sorumluluklar düşmektedir. Medyanın öncelikli görevi kamuoyunu doğru bilgilendirmek, verdiği haberlerle sağlıklı kararların alınmasına yardımcı olmaktır. Medya sadece haberlerle değil, terörün altyapısını, nedenlerini, etkilerini inceleyen araştırma ve yorumlarla da kamuoyunun aydınlanmasına katkıda bulunabilir.21
Sonuç:
Küreselleşme çağının en önemli sorunlarından birini terör oluşturmaktadır. Küreselleşen terör, zengin-fakir ayırt etmeden hedef aldığı her ülkeye ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan büyük zararlar vermekte, toplumları da korku ve endişeye sevk etmektedir.
Terörün küreselleşmesi, terör örgütlerinin teknolojik imkanlardan yararlanmasının yolunu da açmış, çok küçük terör gruplarının bile küresel ölçekte eylem yapabilmelerine olanak sağlamıştır.
Küreselleşme medyanın yaygınlığını ve etkinliğini de artırmıştır. Bir yerde olan sıcak bir gelişmenin, çok kısa süre içinde tüm dünyaya yayılması sözkonusu olmuştur. Böyle bir imkanın terör örgütleri tarafından kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, medyanın terör örgütlerinin amaçlarına hizmet ettiği tartışması da gündeme gelmiştir.
Medya organları, dünyanın herhangi bir yerindeki bombalama eylemini ya da başka bir terörist faaliyeti çok kısa süre içinde kamuoyuna duyururken kullandığı dil ve haberi veriş tarzı ile terör örgütlerinin propaganda amaçlarına alet olabilmektedir. Terör örgütleri yaptıkları eylemlerle kamuoyunun gündemini işgal etmek, adından söz ettirmek ve propagandasını yapmak istemektedir. Televizyonların terör eyleminin gerçekleştirildiği yerden canlı yayın yapması, dakikalarca eylem görüntülerini göstermesi kamuoyunda korku ve endişeye yol açabilmektedir. Bu da terörün toplumu sindirme amacına hizmet etmektedir.
Medyanın “haber alma ve kamuoyunu bilgilendirme” görevinin olduğu da unutulmamalıdır. Medyanın terör eylemlerini hiç vermemesi, görmezden gelmesi düşünülemez. Siyasal iktidarın medya organlarından böyle bir talepte bulunması da demokratik ilkelerle bağdaşmaz. Medyanın sansür edilmesi, özgürlüklerinin kısıtlanması, siyasal iktidarın denetimi ve vesayeti altına sokulması da kabul edilemez.
Öyleyse medya, terör örgütlerinin propagandasını yapmadan ve toplumun sindirilmesi amacına hizmet etmeden terör haberlerini kamuoyuna duyurmanın yolunu ve yöntemini kendisi bulacaktır. Bu noktada medyanın en önemli kılavuzu “toplumsal sorumluluk” ilkesi olacaktır. Bu ilke toplumun huzur ve güvenini sarsacak yayınlardan kaçınmayı beraberinde getirmektedir. Küresel terörle mücadele, sadece birkaç ülkenin çabalarıyla başarılacak bir şey değildir. Uluslararası işbirliği gerektirmekte, terör kime karşı yapılırsa yapılsın reddetmeyi ve kınamayı zorunlu kılmaktadır.
Bugün medyanın küresel terörün yıkıcı etkisinin ve gelecekte dünyanın önüne koyacağı ağır faturanın farkında olduğunu söylemek zordur. Medyadaki rekabet ortamı, toplumsal sorumluluk ilkesinin çoğu zaman rafa kaldırılmasını gündeme getirmekte, reyting ve reklam geliri uğruna terörün propagandasına alet olunmaktadır. (Bu konuda Türk medyasının geçtiğimiz günlerde verdiği kötü bir sınava dikkat çekmek yerinde olacaktır. Terör örgütü PKK’nın kaçırdığı sekiz askerimizin görüntülerinin kimi yayın organlarında yayınlanması terör örgütünün propagandasına alet olunması anlamı taşımaktadır. Terör örgütünün psikolojik üstünlük sağlama ve toplumda endişeye, korkuya yol açma hedefi, bu tür yayınlarla kendisine zemin bulabilmektedir.)
Küresel terörle mücadelede medyaya olduğu kadar topluma da önemli görevler düşmektedir. Medyanın izlediği yanlış politikaların düzeltilmesinde kamuoyu gücünün çok önemli bir unsur olduğu unutulmamalı, bireyler medya üzerindeki gücünü gerektiğinde kullanmaktan kaçınmamalıdır.
Dipnotlar:
14) Maxwell McCombs, Donald Shaw, The Agenda Setting Function of the Press, Congressional Quarterly Inc., Washington, 1984, s.22
15) Süleyman İrvan, “Gündem Belirleme Yaklaşımının Genel Bir Değerlendirmesi”, İletişim Dergisi, Sayı: 9, Ankara, 2001, s.69
16) Erkan Yüksel, Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitabevi, Konya, 2001, s.25
17) Yüksel, a.g.e, s.28
18) Yüksel, a.g.e, s.71
19) Erkan Yüksel, “Medya gerçeği, gerçek yaşam ve terör haberciliği”, Terörün görüntüleri, görüntülerin terörü, Çizgi Kitabevi, Konya, 2004, s. 51
20) Philip Schesinger, Medya, Devlet ve Ulus, Çev: Mehmet Küçük, Ayrıntı Yayınları, 1994, İstanbul, s.26
21) Mustafa Gündüz, Basın ve Terör, İzmir Saray Kitabevi, 1996
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder